Mehmet Canın Amerikan Koleji olan Robert Kolejinin Türkiyede açılmasının gayesi hakkında bir yazısını verelim. Mehmet Can dolaylı olarak Cumhuriyet hükümetinin Amerikan kültürü yanlısı olduğunu söylemektedir. Gerçi Robert Kolejinin kurulması Cumhuriyetten önceye rastgelsede Cumhuriyet hükümetinin Batı kültürü hegomanyasından yana olduğunu, aslında Türk kültürü adı altında Batı kültürünün Türkiyeye gelmesini istemektedir.
Mehmet Canın 7 Aralik 2017 tarihli Milliyet gazetesinde çıkan yazısıdır.
Bilgi, eşek yükü misalidir. Eğer, ondan yeni bilgiler üretilmiyorsa.
29 Eylül 1929 tarihli The New York Times gazetesi : Türk Hükümeti, Ilerlemenin Gerçek Yolu Olarak, Halkına Amerikanlılaşmasını Emrediyor.
(Amerika) Birleşik Devletler'in etkisi, neredeyse hiçbir Amerika'lı bunu farketmeden; Yeni Türkiye'deki, Fransa'nın (önceki) geleneksel kültür etkisininin ve Kur'an'ın ahlâki etkilerinin yerini alıyor.
Reformun çok sayıdaki gel-git dalgalarından etkilenen genç cumhuriyet, şimdi yeni bir dönüşüm denizine girmek üzere. Kemâlist hükümet bu denize "Amerikanizm" diyor.
Bu sonbahardan başlamak üzere, tüm Türk okullarında Ingilizce öğretilmesi için Ankara tarafından emir verilmiş olması, Türkiye'de baskın olan Fransız kültüründen uzaklaşmanın önemli bir işaretidir.
Hükümetin önemli sözcülerinden ve Başkan (Mustafa) Kemal'in en yakın arkadaşlarından biri olan milletvekili Falih Rıfkı Bey, günlük resmi gazete olan Milliyet'e şöyle yazdı :
"Doğa, şehirler, bilim, bilgi ve insanların, hepsinin tamamen yeniden yapılandırılması gereken bir millette -ki bu bizimki oluyor-, Amerikanizm ama Avrupalılık değil, reformun temeli olarak vazife görmelidir. Ilk adım, Ingiliz dilinin geniş bir şekilde yaygınlaşması olmalıdır. Amerikan ruhunu benimsemek için, sadece üretim yöntemlerimizi değil, eğitim sistemimizi de değiştirmeliyiz."
"Eğitim yoluyla aşılanan alışkanlık, her şeyi refah bakımından ele alarak, kazanma ideali, yaratma hırsı - hepsi, kısacası, Amerikanizm'i ifade eder; dervişlerimizin ve hocalarımızın bize yüzyıllardır söylediklerinin zıttını oluşturur ve bu zıtlıklara karşı şimdi ters yöne dönmeliyiz ya da durgunluktan / tembellikten ölmeliyiz.
"Okur-yazar Türk, bu antika eğitimimizin bataklıklarında debelenip duruyor. Bu sebeple de ileriye ve uzun vadeli bakmaya korkuyor. Her zaman yaptığı tek şey çok konuşmak olduğu hâlde, sert zemini kırmak için ellerini kaldırmaktan korkuyor."
"Amerikanizm dini, bize tek gerçek din olarak normal, çünkü onun ideali yaratmaktır. Amerikan Tanrısı, sokakta açlıktan ölen asalağı sevmez; çalışan ve çalışmadığı zaman da kendisine bir saray inşa eden Ford'u sever."
Avrupa genelinde de seyahat etmiş olan Falih Rıfkı Bey, Amerikancılık kampanyasına ilk kez; (Amerika) Birleşik Devletler'in, Lâtin Amerika üzerinde egemen olan etkisine ve orada gerçekleşen maddi ilerlemeye yönelik gözlemlerine dayanarak, Güney Amerika'ya yaptığı bir seyahatten dönüşünde başlamıştı. şimdi onun kampanyası, Türk Hükümeti'nin kampanyası oldu.
kaynak: The New York Times gazetesinin 29 Eylül 1929 tarihli haberi
"…6 Aralık 1917 Tarihinde ABD Dışişleri Bakanı, Senato Dış Ilişkiler Komitesi Başkanı'na bilgilendirmek adına bir mektup gönderir.
Mektup; ABD'nin, Türkiye ve Bulgaristan'a savaş açması durumunda ülke olarak kayıp ve kazançların ne olacağı üzerinedir. Kongre Başkanı, Dışişleri Bakanı olan Lansing'ten, yönetimin tutumu hakkında geniş ve tam bilgiler verilmesini istemişti.
Lansing, '… bu sorun'un, ilkin temel olarak bir savaşa başlamasının moral etkisi ve ikinci olarak da, Türkiye ve Amerika'nın birbirlerini uğratabilecekleri dolaylı zararlar bakımından göz önünde tutulması gerekir.
…Türkiye'nin Amerika'daki çıkarları hiçbir değer taşımazken, Amerika'nın Türkiye'deki çıkarları pek çoktur.
Başlıca kültür kuruluşları milyonlarca dolar değerindedir.
Bu kuruluşlar ya kapatılacak ya da el konacaktır.
Okullar yeni açılmış ve çalışmaktadır;
Birçok Türk de buralara devam etmektedir.
Burada, gerçekten değerli nüfuzumuz kaybolacaktır.' "
Kaynak: Türkiye'nin Paylaşılması. Laurence EVANS; Dip not 44; Senato Dış Ilişkiler Komitesi Başkanı'na Dışişleri Bakanı'nın mektubu, 6 Aralık 1917; 763.72/8456 b.
Bakalım bu "Değerli Nüfuz" neymiş ?
"Bulgarlar 'Robert Kolej olmasaydı, Bulgaristan olmazdı' derler.
Robert Kolej (Robert College) 1863 yılında Istanbul'da açılmıştır. Robert Kolej ilk mezunlarını 1868'de vermiştir. 1868'den 1878'e kadarki 10 yıllık süre zarfında, Robert Kolej mezunlarını milliyetlerine göre tasnif ettiğimizde, birinci sırayı Bulgarların aldığını görürüz.
Yeni kurulan Bulgaristan'ın Başbakanı Robert Kolej mezunudur, Meclis Başkanı Robert Kolej mezunudur, bakanların önemli bir kısmı, Bulgar anayasasını yazanlar, büyükelçiler Robert Kolej mezunudur."
Kaynak: Sevr'e Giden Yolda Protestan Misyonerlik Faaliyetleri.
Prof. Dr. Ömer Turan, Osmanlı'dan Lozan'a Batı'nın Paylaşım Projeleri Sempozyumu; Turan, Avrasya'da Misyonerler, s.101-118.
Umarım "Değerli Nüfuz!" öğrenilmiş oldu...
Robert Koleji Müdürü ve Lozan Anlaşması ile Olan Ilgisi (Aslında olmaması gerekir !)
ROBERT KOLEJ KURULUş AMACı VE MÜDÜRÜNÜN SÖYLEDIKLERI
"Dışişleri Bakanı Hughes, 23 Ocak'ta New York Dış Ilişkiler Konseyi'nde yapmış olduğu konuşmada; Türk-Amerikan ilişkilerini anlatarak Lozan Antlaşmasının onayının önemine dikkat çekmişti. Hughes, Türkiye'nin egemen bir ülke olduğunu ve kendisiyle ancak eşit şartlarda antlaşma imzalanabileceğini söylüyordu. A.B.C.F.M.(Amerika'nın Yabancı Misyonları Idare Heyeti) olarak açılmaktadır. Kısaltma olarak "American Board" da kullanılmaktadır.) üyeleri James L. Barton ve Calep F. Gates de Antlaşmayı destekleyenler arasındaydı".
Kaynak: The Treaty with Turkey, 1926: 11-15; Delgadillo, 2002: 81; şimşir, 1977: 315; Yaylalıer, 1996: 240-241.
"Robert Koleji Müdürü Calep F. Gates, Bristol'un isteği ile Lozan müzakerelerinin ilk turuna danışman olarak katılmış, burada bulunan Montgomery, James L. Barton ve Peet'in fikirlerine karşı Bristol'un yaklaşımlarını desteklemişti. Barton ve Gates antlaşmanın onayı için aynı safta yer alıyorlardı. Gates, 1924 Nisan ayı başında, Amerikan gazetelerine Antlaşmanın onayının modern Türkiye'yi desteklemek anlamına geleceğini bildiren bir beyanat vererek onaya yönelik desteğini yineledi."
Kaynak: The Treaty with Turkey, 1926: 60-61.
"Heyet, Ermeni mandası fikrini de desteklemekteydi; hatta tüm Türk topraklarını içeren genel bir manda kurulmasını da öneriyordu. Bu öneri özellikle, Robert Kolej Müdürü Caleb Gates tarafından, hem Ermenilerin durumunu düzenleyeceği, hem de Türk yayılmacılığını ve olası Türk saldırganlıklarını engelleyeceği düşünülerek gündeme getirilmişti."
Kaynak: A Mandate For Armenia,
Paul Gidney, Unpublished PhD. Thesis, Urbana, 1974, s. 93.106 Edward House, Mandel and Seymour, What Really Happened At Paris, New York, 1921, s.178.
"1830 ve 1831 yıllarında E.Smith ve H.G.O. Dwigh isimli iki American Board misyoneri, Osmanlı'daki Ermenilerin durumlarını araştırmak ve tespitler yapmak üzere görevlendirilir. Amerika'dan gemiyle gelen misyonerler, Izmir'de Osmanlı topraklarına ayak basarlar. Izmir'den, Manisa, Balıkesir, Istanbul, Bolu, Tokat, Sivas, Erzurum, Tiflis, Erivan, Tebriz ve Trabzon'a giderler. Bir buçuk yıl kadar bu seyahat süresince Ermenilerin demografik, sosyal, siyasi, iktisadi, ekonomik, eğitimsel, her bakımdan durumlarını araştırırlar, büyük bir ciddiyetle bilgiler toplarlar. Ne kadar ciddi çalıştıklarına örnek olmak üzere şunu ifade edeyim: Bu birbuçuk yıllık seyahatleri müddetince, her iki misyoner neredeyse günün 24 saati beraber oldukları halde, tuttukları notları birbirlerine göstermezler, bağımsız olarak notlar tutarlar. Bu seyahatin bitiminde Malta'da otururlar -o dönemde Malta Ingilizlerin hakimiyetindedir- notlarını birleştirirler ve ortak bir rapor halinde Boston'daki American Board'ın genel merkezine sunarlar. Söz konusu misyonerler, Ermenilere yönelik faaliyetlerin eğitim alanında başlamasını önermektedirler. Nitekim Ermeni Misyonu, Ermenilere yönelik olarak açılmış okullarla faaliyetlerine başlar. American misyonerler, yaklaşık 20 yıllık calışmalarının sonunda, Ortodoks Ermeni'lerden Protestan bir Ermeni milleti yaratmayı başarırlar. Söz konusu Protestan Ermeni topluluğunun, 1850 yılında Osmanlı yönetimince tanınmasında, Istanbul'daki Ingiliz Büyükelçisi Canning'in büyük rolü olmuştur.
Misyonerlerin açmış oldukları okullarda, çocuklara Anadolu topraklarına bir zamanlar Hristiyanların hakim olduğu öğretildi. şimdi ise, Hristiyanların Müslüman Türklerin hakimiyetinde yaşamak zorunda oldukları işlendi. Çocuklar, Batı'nın liberal ve milliyetçi fikirleri ile tanıştırıldı. Bu okullarda yetişen cocukların birinci nesli, o toplulukların sosyal ve kültürel yapılaşmalarında rol aldı. Ikinci nesil ise siyasal kurumlaşmalarda yer almaya başladı.
Osmanlı yönetimi 1860'lı yıllardan itibaren, misyonerlerin eğitim faaliyetlerinin zararlı boyutunu farketti. Kanaatimce 1869 Maarif-i Umumiye Nizamnamesi, misyonerlik okullarına karşı Osmanlı'nın aldığı bir tedbirdir. Eğitim-öğretimi devletin kontrolüne almayı amaçlar. Misyoner okullarının açılmasını zorlaştırır. Fakat misyonerler bu tedbirleri aşmakta çok zorlanmazlar. Ingiliz ve Amerikan diplomatları kendilerine sahip çıkmaktadır. 1880'li ve 1890'lı yıllarda Istanbul'daki Amerikan Elçisi hatıralarında, en önemli meşgalesinin misyonerler olduğunu yazar."
Kaynak: Sevr'e Giden Yolda Protestan Misyonerlik Faaliyetleri.
Prof. Dr. Ömer Turan, Osmanlı'dan Lozan'a Batı'nın Paylaşım Projeleri Sempozyumu.
"Robert Kolej, Amerikan misyoner okullarından sadece bir tanesidir. Belki Türkiye'deki Amerikan eğitim kurumlarının en üst seviyede eğitim verenidir. Istanbul'daki Robert Kolej'in yanı sıra; Izmir'de, Talas'ta, Merzifon'da, Harput'ta ve Tarsus'ta ileri seviyede eğitim veren kolejler açmışlardır. Hepsi bu seviyede olmamakla beraber, şehirlerdeki daha alt derecedeki okullar ve köy okulları dâhil olmak üzere, Birinci Dünya Savaşı başları itibariyle, Osmanlı topraklarındaki American Board'a bağlı misyoner okullarının sayısı 600 civarındadır. Yine bu yıllarda Osmanlı topraklarındaki bütün yabancı okulların sayısı ise 2000 civarındadır."
Kaynak: Osmanlı Imparatorluğu'nda Yabancı Okullar. Ilknur Polat Haydaroğlu, , Ocak Yayınları, Ankara, 1993.
"Misyonerlik faaliyetlerinin zannedildiği gibi veya ilk etapta göründüğü gibi, sadece dini faaliyetler olmadığını vurgulamak isterim.
Misyonerlik faaliyetleri sadece din yayma faaliyetleri değildir; misyonerlik faaliyetlerinin tarihi, siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik, askeri, istihbari çok ceşitli boyutları vardır.
Misyonerler zaviyesinden bakıldığında, Anadolu ve Orta Doğu, 'Bible Land'dir, yani Incil ülkesidir. Incil'de adı gecen bütün yer adları bu coğrafyaya aittir. Incil'deki hikayeler ve olaylar bu coğrafyada geçmiştir. Dolayısıyla, Hristiyan dünyası ve Hristiyan Batı, bir zamanlar Incil'in doğduğu ve yayıldığı bu toprakların bugün Incil'i kendi yegane kutsal kitapları addetmeyen Müslümanların ve bilhassa Türklerin elinde oluşunu bir türlü kabul edememişler, içlerine sindirememişlerdir. Bunun için, bilindiği gibi, Xı. Asırdan XV. Asra kadar pek çok Haçlı Seferi gerçekleştirmişler ise de başarılı olamamışlardır. Misyonerler Anadolu ve Orta Doğu'ya yönelik faaliyetlerini ikinci bir silahsız Haçlı Seferi olarak nitelemektedirler. Kendi ifadeleriyle, 'bu kutsal ve vaat edilmiş topraklar, silahsız bir Haçlı Seferi ile bir gün yeniden Hristiyanların hakimiyetine geçecektir'
(Alıntı Kaynak : Uygur Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu'daki Amerika, Ikinci Baskı, Arba Yayınları, Ankara, 1989, s.33.))."
Kaynak: Sevr'e Giden Yolda Protestan Misyonerlik Faaliyetleri.
Prof. Dr. Ömer Turan, Osmanlı'dan Lozan'a Batı'nın Paylaşım Projeleri Sempozyumu.
"Izmir'e çıkan ilk iki Amerikan misyonerine verilen talimata baktığımız zaman, üç vazifeyle bunların görevlendirildiğini görüyoruz.
Birincisi, Osmanlı topraklarındaki Paganları; yani dinsizleri Protestanlaştırmak, Hıristiyanlaştırmak. Ikincisi, Osmanlı topraklarındaki Yahudileri Protestanlaştırmak. Üçüncüsü, Osmanlı topraklarındaki Müslümanları Protestanlaştırmak.
Gelen misyonerler kısa bir süre içerisinde, Osmanlı topraklarında Pagan olmadığını anlarlar. Osmanlı topraklarındaki Yahudiler üzerine çalışmalar başlarlar. Hıristiyanlar, hiçbir zaman Yahudileri Hıristiyanlaştırmaya çalışmaktan vazgeçmemişlerdir, fakat hiçbir zaman da bunda ciddi bir muvaffakiyet (başarı) kaydedememişlerdir. Bununla beraber bir Yahudi Misyonu kurulur ve çalışmalarına başlar. Büyük ölçüde Balkanlar'daki Yahudilere yöneliktir. Tekirdağ, Selanik ve Edirne civarında faaliyet gösterir. Küçük çaplı bir misyondur. Üçüncü hedef grup Müslümanlardır. Fakat o dönemin Osmanlısı'nda, Müslümanlara yönelik bir Protestanlaştırma veya Hıristiyanlaştırma faaliyetinin hoş karşılanmayacağını kısa bir süre içerisinde anlarlar ve vazgeçerler."
Kaynak: Sevr'e Giden Yolda Protestan Misyonerlik Faaliyetleri.
Prof. Dr. Ömer Turan, Osmanlı'dan Lozan'a Batı'nın Paylaşım Projeleri Sempozyumu, Sempozyum'daki Alıntı Kaynağı : Kocabaşoğlu, s.29.
Sayfanın başındaki Amerikan gazetesi New York Tımesın 29 Eylül 1929 tarihli nüshasına internettten artık ulaşılamıyor. Sebebi acaba neden? Kemalizm devletinin nasıl bir yetkisinin ve Ataputu koruma içgüdüsünün uluslararası çapta nasıl geliştiğine ait bir delil değilmidir sizce? Yoksa bu tarihte olan gazeteye internette orijinaline ulaşılamaması sadece bir tesadüfmü? Yorumu size bırakıyorum.
Robert Koleji hakkında çok sayıda kitap, çok sayıda makale, video var. isteyenler araştırabilirler.
Ben bir kaç kaynak vereyim.
Önce bizim Fesli Deliden başlayalım:
Kadir Mısıroğlunun Osmanlılar ilim ve irfan Vakfında 16.11.2013 tarihinde yaptığı konuşmadan.
"Osmanlıyı yıkan ünlü şahıslardan biriside Cyrus Hamlindir. Cyrus Hamlin, Robert Kolejini kuran adamdır. Bir papazdır. iki hatıratı vardır. Birinin adı my time and my life, diğerinin adı Among Turks. Türkler arasında ve benim Zamanın ve hayatım. Cyrus Hamlin bugün Robert Kolejinde şimdiki adı Boğaziçi üniversitesinde bir dershanede adı yazılıdır. Bu papazın yazdığı hatıratları yayınlanmamak üzere yazmıştır. Bende 1926 Boston baskısı var. Yayınlanmamak üzere yazdığının sebebi Türklerin öğrenmesinde çok mahsur olan şeylerin içinde olmasıdır. Sonradan yayınlanmasının sebebi ise kitabın önsözünde diyorki: Ben torunlarımın, neslimden gelenlerin benim dinimin için nasıl çalıştığımı bilsinler diye yazdım. yazdığı zaman Osmanlı ayakta henüz. Osmanlı bir şeriat devleti . Cyrus Hamlin Osmanlı devletinde bu işlerinin öğrenilmesini istemiyor. Ama Türkiye devleti 1926da laik olunca, yüzünü Batıya çevirince, şeriatı lağvedince, islam dünyasına lider olmayı, Batıya kuyruk olmayı tercih edince, torunları diyorki: artık bu kitapların meşretmenin bir mahsuru yok. Bizimle birlikte yani Cyrus Hamlinin evlatları ve torunlarıyla birlikte diğer hıristiyanlarda bizim dedemizin bizim dinimize(hıristiyanlığa) nasıl hizmet ettiğini bilsinler diye biz bunları yayınlıyoruz dediler. 1926 yılında bu düşünceyler yayınladılar. Buradan size birkaç biligi sunmak istiyorum. Cyros Hamlinin neden Rumelishisarı seçtiğinin sebebi şudur. çünkü Türkler istanbulun fethine Rumelihisarla başladılar. Bizde kültür yoluyla işgal ve istilaya aynı noktadan başlatacağız. Burayı tercih ettik. Buna şunu ilave edelim. Robert Kolejinin yeri tiyatrocu bir paşa olan Ahmet Refik paşanın şahsi mülki idi. O araziyi ne yapıp yapıp paşadan aldılar. Ve inşasına başladılar. Ahmet refik Paşa öldüğü zaman Abdülhamite sordular nereye gömelim bunu cenazesini? Taşlık mezarlığına gömünde bu kıyamete kadar çan sesi dinlesin dedi. Taşlık mezarlığı hisarın altındaki mezarlık.. Ahmet Refik Paşa sattı bu yeri. Bunlar burayı(koleji) ayakta tutmak için ne eziyetlere katlanmışlar. Bebekte fırın açmışlar. Falan. Bizim kilisemizin alemi onların camsinin aleminden daha yukarıda. Bu hatıratta bu laf var. "
şimdi bir ara veriyorum ve okuyucuma soruyorum. şu iki kelimenin arasında ne fark vardır? alem ve âlem. Birisi dünya, birisi ise minarenin üzerindeki hilal. Ikisini ayıran şey ve nasıl okunulmasını gösteren şey a harfinin üstündeki şapkadır. TDK, iyi hatırlıyorsam,1990ların başında bu şapkayı kaldırdı. Artık sadece hangi kelimenin kasdedildiğini cümlenin tamamını okuyarak bilebiliyorsunuz. TDK her zamanki gibi kuruluşundan beri dilimize katliam yapmıştır.uyduruk kelimler bir yana. şimdi bu okunulması yardımıcısı olan imla işaretleri ş ve ç harflerinde de var, yani s ve c harfini aşağısınnda bulunan çengeller. Ataput bunları iyi bildiği Fransızcadan almıştır. Fransızcada bunların adı l'accent dir. a ve i harfinin üstünde bulunan şapka da bir yardımcı idi. Herneyse şimdi Osmanlı alfabesine okunulması ve anlaşılması zor diyenler TDK bir katlima daha yapsaydı ve ş ve ç nin çengelini atsaydı ne olurdu acaba? Kemalizm işte böyle bir dogma yani bir dindir. Bu yüzden ben Ataput diyorum. TDK Ataputun kurduğu bir kurum olduğu için yaptıkları sorgulanamaz. Zaten Ataputun yaptığı dil devriminin sebebi Türkçenin kolay yazılması olmadığı için Türkçenin yazıldığı latin harflerinde bir değişiklik yapılmış, yapılmamış ne farkeder, zaten sorgulamayan bir halk var. Zaten bu şapka kalktığında hiçbir tepki gelmedi insanlardan. şimdiye kadar Kemalizmle yönetildik, Kemalistlerin her dediği kanundu. Neyse ki TDK şu çengelleri kaldırmadı, yoksa halimiz harptı. Düşünün s ve ş harfini, c ve ç harfini birbirinden ayırdedemeğiniz zaman ne olurdu? Neyse Fesli Deliye dönelim. Dikkat ettinizmi Fesli Deli, 1926 baskısı ingilizce bir kitabı, Türkçe değil, o zamanlarda buluyor ve araştırıyor. ingilizce ve Osmanlı alfabesini bilen, Almanca bilen ve erken yıllarda kütüphane kuran birisine deli diyorlar. Halbuki kendisi Ataputu koruma kanunu olan 5816 den ceza yediği ve hapiste yattığı için kendisinin yargılanamaması için bizzat tanıdığı doktor sayesinde sahte bir deli raporunu aldığını, kendi kendine tiyatro oynadığını her seferinde söylüyor. Fakat bizim genç Kemalistler bu güya deli raporunu göstererek gerçek deli diyorlar. şimdi bu Kemalistlere sesleniyorum. Siz Fesli Deli gibi bir işkence aleti olan tabutlukta bir gün geçirseniz acaba ne yapardınız? bu işkence usulüne maruz kalmış kimselerin pencereden atlayıp intihar ettiğini tabiiki bilmiyorsunuz. Fesli Deli neyseki şuurunu ve azmini kaybetmemiş, zaten kendisi anlatıyor, hayatta kalmasının ve devam etmesinin sebebi bu işkencelere maruz kalması imiş. Neyse dönelim konuşmasına.
"Nedir o camii? Müslümanların ibadet edebilmesi için hisar içinde Fatih zamanında yapılmış, bir camii vardı. Vardı. Bu camii Cumhuriyetin ilk yıllarında yıkıldı. Ama bunu yıkanlar ne yaptılar biliyormusunuz? Minareyi yıkmadılar. O minarenin altında her yaz Yunan piyesleri oynanıyor. Dans icra ediliyor. istanbul kültür festivali yapılıyor. Minarenin dibinde. O minareyi kasden yıkmadılar. Ey müslümanlar sizin ecdanınızın ibadet ettiği yerde biz şarap içiyoruz. dans ediyoruz. Fuhuş yapıyoruz. Gavur müziği çalıyoruz diye bize hakaret ediyorlar. 50 senedir, 60 senedir bu kültür festivali devam ediyor. Cami zemininde taşlar duruyor. Orası şimdi pist. Kadir Topbaşa söyledim ne yap yap bu camiiyi ihya et. Cyrus Hamlin, o caminin alemini kasdediyor, Robert Koleji içinde kilise var, bizim kilisenin alemi onalrın camisinden daha yukarıda diyor. içeriden baltalanmanın, hainliğin bir misalinide bu hatırattan vereyim. Bunlar yaz tatilinde Avrupaya para toplamaya gidiyorlar. Kısa olarak: Abdülmecit zamanında Edisonun telgrafı Batıda kabul görmez. Edison aleti Cyrus Hamline verir, o da bir katibe verir. Paşalar yaptıkları yolsuzluklarının talgraf sayesinde bilineceği için suikast yapıp âletin Osmanlıda gelişmesine engel olur. "
Kadir Mısıroğlunun Osmanlılar Ilim ve Irfan Vakfında 23.02.2013 tarihinde yaptığı konuşmadan.
"Bulgaristanı istiklale(bağımsızlığa) kavuşturan Robert kolejindeki fitnedir. Bulgar militanları aynı şimdiki PKK militanları gibi Robert Kolejinde yetişmişlerdir. Dergi zamanı(ben 1976 ile 1980 yılları arasında Sebil dergisini çıkardığım zamanlarda) bir mühendis geldi bana 30 sene uğraşmış bu camiyi kurtarmak için. istanbulun imarında Bizanscılar vardır. Bizansı ihya etmek isteyen hala da vardır. O zamanlar camii tam yerinde duruyordu. 1940lı yıllarda. istanbulun fethinin ilk başladığı yer hisarın üstüdür. Eskiden adı Doğantepeydi. Belediye orayı maalesef Doğa Tepeye çevirdi. Orada hisarın üstünde kadim bir mezarlık vardır. Onlar Fatihin askerleridir. ilk müslüman şehitliği orasıdır. şimdi orası dümdüzdür bugün. Tahrip edilen mezarlıkları size anlatsam.. "
şimdide Said Alpsoydan biraz kaynak ve yorum aktaralım:
"Gezi olaylarında Zulüm 1453de başladı sloganını geliştirenlerin geçmişi ve Fatihten yani osmalıdan intikam alanların, fakat kendileri Türk vatandaşlığı taşıyan, kaleyi içinden fetheden zihniyetin kurucuları yabancı kolejlerdir ve başında en ünlüsü en eskisi Robert Kolejidir."
"Cyrus Hamlin, Kolej binası inşa edilirken temellerin içerisine kimsenin ne olduğunu bilmediği bazı yazılar, belgeler bulunan kutular yerleştirdi. Hangi binanın altında olduğunu bilemiyorum herhalde. Belkide ilk inşa ettiği, en büyük binanın temelinin altında. Bu son derece gizli ve esoterik bir boyutu olan çok fazla bilinmeyen bir hadisedir. Bu Amerikan geleneklerinde bir esoteriktir. Mesela New York limanındaki meşhur hürriyet heykelinin temelindeki gibi. Kaynak: Süleyman Büyükkarcı, Türkiyedeki Amerikan okulları, Sayfa 444
"Cyrus Hamlin, Robert Koleji binası yapılırken inşaatta çalışan işçileri özellikle azınlıklardan seçti. Bir müslüman işçini onun gözünde kutsal bir misyon olan Osmanlıyı hıristiyanlaştırmak olduğu için onun gözünde kafir olan bir müslümanın emeğinin olmasını arzu etmiyordu. Onun için çalışan işçilerin tümü Hıristiyandı. Cyrus Hamlin her gece bu işçileri toplayarak onlara incil dersleri verdi. " Kaynak: , Süleyman Büyükkarcı, Türkiyedeki Amerikan okullarıSayfa 437
"Robert Koleji Amerika dışında açılan ilk okul niteliğini de taşıdığı için Amerikalılar için çok mühim bir kurumu teşkil ediyordu. Öylesine mühimdiki, 1999 sonunda TBBMde dönemin Amerikan başkanı Bill Clintonın yaptığı tarihi konuşmada Robert Kolejinin önemini belirtti. Kolejin inşası sırasında Amerikan filosu Çanakkale boğazına geldi, askeri olarak bizi tehdit etti. " Kaynak: Bir geleneğin anatomisi, Robert Kolejı, 150 yıllık kollektif, Sayfa 26, sayfa 44
Robert Kolejiyle Osmanlının, özellikle Abdülhamitle arası açıldığı zaman Amerikan donanması gelip kapıya dayanıyordu. Osmanlı 1863 yapılıp bitirilen Robert Kolejinin açılmasını elinden geldiğince engelledi. 1968 yılında Amerikan donanması açılışı zorla temin etmek için Çanakkaleye dayandı. Resmi açılış bunun üzerine 1869de yapıldı.
"ABD hükümeti Koleje izin verilmesini gerçekten istediğini kısa süre sonra somut olarak gösterdi. 1868de Akdenizdeki Amerikan filosuna bağlı savaş gemilerinin komutanı Amiral Farragut'a, istanbulda resmi bir ziyarette bulunarak Osmanlı makamlarıyla yapacağı görüşmelerde Kolejle ilgili meselenin neticelenmesi için tüm gücünü kullanması talimatı verildi. Farragut'un baskıya varan kararlı tutumu karşısında gerileyen Babıali(istanbul milletvekili meclisi hükümeti)Kolejin açılması için gerekli izini vermek zorunda kaldı. "
Kaynak Çağrı Erhan, Türk Amerikan ilişkilerinin tarihsel kökenleri, sayfa 192
"1903 senesinde Amerika Robert Koleji başta olmak üzere kolejlerinin vergiden muaf tutulması için yine askeri olarak tehdit etti. Özellikle izmir limanına Akdenizdeki savaş gemilerini gönderip ültimatom verdi. Bu yıllarda Amerikan okullarının sayısı 400 civarına ulaşmıştı. Gemilerin topları şehire çevrilip topa tutacaklarına dair tehdit edilmişti. "
Kaynak: Bir geleneğin anatomisi, Robert Kolejı, 150 yıllık kollektif, Sayfa 26, sayfa 72
"Robert Koleji, Osmanlı azınlıklarına isyan liderleri yetiştirdi."
Philip Mansel Constantinople, City of the World's Desire, sayfa 762,
Bulgar isyanı 1876 yılında başlar. Berlin konferasında bağımsız yapıya dönüştü. 1908de Ferdinand tam bağımsız bulgaristanı ilan etti. Bulgaristanın bağımsızlığını Robert kolejinin sağladığı resmi devlet evralarıyla tasdik edilmiştir.
"Özellikle Bulgaristanda üst düzey makamlarını işgal etmiş olan Bulgar öğrenciler ülkelerinin Osmanlıdan kopmasına entelleklektüel ve siyasi yönden gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.
Öyleki 1871 yılı mezunu (yani Bulgar isyanından 5 sene evvel) 5 bulgar öğrenci ilerleyen yıllarda belediye başkanı, büyükelçi, parlamento başkanı, milletvekili ve başbakan olarak yeni kurulan Bulgaristana hizmet etmişlerdir. "
Evrim şencan Gürtunca, Robert Koleji ve Türk öğrencileri, 1863-1971, sayfa 297
"Bulgarlara dair eğitim faaliyetlerini sürdüren kurumların en önemlisi istanbulda kurulu bulunan Robert Kolejidir. Cyrus Hamlin 1863 yılında bu okulu kurmuştur. Kuruluşundan 1903 yılına kadar geçen yaklaşık 40 yılda mezunlarının içinde en fazla öğrencilerin Bulgar öğrenciler olduğu görünmektedir. "
Ceyhun Bozkurt, Vizesiz müttefik, Osmanlıdan bugüne Türk-Amerikan ilişkileri, Mete yararın önsözüyle. sayfa 41
"ilk Bulgar mezunlarının 5inin Bulgaristanda başbakanlık görevinde bulunduğu ve 1.dünya savaşı süresinde bu Bulgar kabinelerinin her birinde en az bir Robert koleji mezununun yer aldığı belirtilmektedir. "
Ayten Sezer, Atatürk döneminde yabancı okullar, Türk Tarih Kurumu, sayfa 66
Bulgar isyanı konusunda:
"Bulgar milliyetçiliğinin gelişiminde gazete ve kitap basımından çok daha etkili olan diğer bir misyoner faaliyet Osmanlı topraklarında en gelişmiş eğitim kurumu olan Robert Kolejine Bulgar öğrencilerin kaydedilmesidir. ilk olarak 1864-1965 döneminde Petko Garmanov adlı bir Bulgar öğrencinin bu okula kaydedilmesinden sonra Robert kolejinde örenim gören Bulgarların sayısında hızlı bir artış oldu. 1870-1871 döneminde 40 olan öğrenci sayısı 1874-1875 döneminde 45e, 1881-1882 döneminde 105e çıktı. Robert Koleji mezunu Bulgarların çoğu Bulgaristana geri dönerek, hakimlik, subaylık, öğretmenlik gibi önemli mesleklerde çalışıyorlardı. Bulgar milliyetçilerinin önde gelen isimlerinden Stefan Stambolov Robert Koleji mezunlarındandı. Robert kolejinde görev yapan Amerikalı misyonerler mezun ettikleri Bulgarlarla bağlantılarını koparmıyorlar, Bulgaristandaki misyonerlik faaliyetlerinde bu kişilerden yararlandıkları gibi, milliyetçi fikirlerin halk arasında yayılmasında yayın yoluyla yardımcı oluyorlardı. Özellikle Hamlin, (kendisinden sonraki Kolej müdürleri)Long ve Washburn un bu yöndeki çalışmalarını 10 yıl içerisinde liberal Bulgaristan Amerikan fikirleriyle yetişmiş bir aydın sınıfının meydana gelmesine katkıda bulundu. "
Kaynak Çağrı Erhan, Türk Amerikan ilişkilerinin tarihsel kökenleri, sayfa 283
" (Bulgaristanın)Bağımsızlığının kazanılmasından sonra Robert Koleji müdürü Washburn a Bulgaristanın babası ünvanı verildi. "
Kaynak Çağrı Erhan, Türk Amerikan ilişkilerinin tarihsel kökenleri, sayfa 294
Said Alpsoyun yorumu: 93 harbinin çıkmasında kara propaganda yapan ve Osmanlının yenilmesinde büyük rol oynayan Robert Kolejidir. Vatana ihanettir. Fakat Robert koleji buna rağmen hala günümüze kadar el üstünde tutulmaktadır. Sadece Abdülhamit döneminde Robert Kolejiyle Osmanlı tartışmalı duruma girdi. Cumhuriyet döneminde ise hiç sormayın. Yani hainliğe ödül verildi, göklere çıkarıldı. Dünyada bulunan 200e yaklaşık ülkede Türkiyedeki kadar vatan haini yoktur. Bu şimdiki içinde bulunduğumuz 2023 senesi içinde öyle 100-150 sene öncesi geçmişe gidin vatan haini bakımından bizdeki kadar hain başka ülkelerde yoktur.
Burada Said Alpsoy, Fesli Delinin sözlerinin aynısını söylemektedir.
Washburn emekli oluncaya kadar yada American Board onu geri çekinceye kadar istanbulun göbeğinde müdürlük yapmaya devam etti.
"Bulgaristan Kralı, Washburn ve bir diğer misyoner Calep, Bulgaristanın en büyük nişanlarını takarak şükran duygularını dile getirdi. Bulgarların Amerikalılara karşı hissettikleri şükran duyguları en çarpıcı biçimde 1878 de Bulgarlar tarafından bastırılıp dağıtılan bir kitapçıkta görülüyordu. Kitapçığın metni : Bulgar halkı Amerikan halkının bağımsızlık savaşı örneğinden etkilenmiş, ve kurdukları okullarla eğitime ve bulgar aydınlanmasına katkıda bulunan Amerikalı misyonerlerce cesaretlendirilmiştir. Bu sayede önce kiliselerinin bağımsızlığını sağlayan (Bulgaristan)halkımız, sonuçta özgürlüklerini kazanmak için (Osmanlıya karşı) mücadele etme ilhamını almıştır. "
"Robert Koleji, Bulgar devletini kuracak kadroları yetiştirmekle kalmamıştı, bu bölgeyi Osmanlıdan koparmak için Avrupada Bulgarlar lehine kamuoyu meydana getirilmesinde de büyük katkısı oldu. Mesela Bulgar isyancıların (1876 da) Batak bölgesinde çıkarmış olduğu ayaklanmanın bastırılması esnasında yaşanan olayların (Türkler, Bulgarlara sistematik soykırım uyguluyor iftirası, kara propagandası) Robert Koleji öğretmenlerince Avrupa kamuoyuna büyük katliam diye takdim edildi. Kolej bünyesinde çalışan Amerikan protestan
misyonerleri bu ayaklanmanın bastırılması esnasında Osmanlı kuvvetlerinin Bulgarları katletti yalanını Avrupaya bilinçli olarak yayıyorlardı. Zira Avrupa basını bu yalanları manşetlerine taşıyarak, Bulgar isyancıların amaçlarına ulaşmasını sağlıyorlardı. Nitekim bu kara propagandalar etkili olacak, Sultan Abdülazizin tahttan indilimesine zemin hazırlayacaktı.
Robert Kolejinin istanbulda kurguladığı plan, öylesine uzun vadeliydiki, tesiri hatta asırlarca sürecekti. Mesela Bulgaristanın Osmanlı devletine karşı başlattığı 1.Balkan savaşına (1912senesi) karar veren Bulgaristan bakanlık konseyi içerisinde 3 tane Robert Koleji mezunu vardı. Balkan harbinde Rusya ordusunun genelkurmay başkanı olan ve Bulgar saldırılarını Çatalca savunma hattına doğru yönlendiren general ıvan Fitchev'de Robert Kolejinde Hamlinin öğrencileri arasındaydı. Daha sonra ülkenin başına geçecek olan 4 Bulgar başbakanda Robert koleji mezunuydu. "
Murat Akan, Natonun islamla savaşı, sayfa 55
"1896 yılında Ermeni Sason ayaklanmasının arkasında kışkırtıcı güç olarak Robert Koleji vardı. Planlayıcısı Robert kolejiydi. "
Kaynak: Bir geleneğin anatomisi, Robert Kolejı, 150 yıllık kollektif, Sayfa 26, sayfa 63
Cyrus Hamlinin kendi ifadesine göre Osmanlıyı hıristiyanlaştırmak gayesinden vazgeçtiler. Çünkü toplamda 50 senede sadece 20 müslümanın din değiştirmesini sağladılar. Bunlarında çoğu, yarıya yakını tekrar islama geri döndüler.
Kaynak: Süleyman Büyükkarcı, Türkiyedeki Amerikan okulları, sayfa 443
Anladılarki toplumsal olarak müslümanları birdenbire hıristiyanlaştırmak imkansız. Harald Lasky nin dediği gibi kazanamayınca oyunun kurallarını değiştirdiler. Hedef değişikliğine gittiler. Hıristiyan yapmaktan vazgeçelim, isimleri, nüfusları, dinleri kalsın, ama içlerini boşaltalım, kafaları gavurlaşsın. Allah vardır dedikleri gibi, Allah yoktur gibi yaşasınlar. islam hak dindir, ben de müslümanım desinler, ama bir hıristiyan gibi yaşasınlar. Bir hıristiyan gibi düşünsünler. Bir ateist gibi yaşasınlar, bir ateist gibi düşünsünler. Sonra da kendi çevrelerini elhamdülillah biz de müslümanız diye ikna etsinler. işte adına beyaz türk dediğimiz tip böylesi bir tip. Ne bilgisi, ne duygusu, ne hayat tarzı itibarıyla müslüman olmayan fakat kendisini müslüman olarak ifade eden Beyaz Türk. Amerikan ve derin siyonist güçlerin sevdiği ve beğendiği desteklediği müslüman tipi. Atilla ilhanın Galatasaray Lisesi için söylediği ifade burada geçerlidir. Galatasaray lisesi Türkçe konuşan Fransız yetiştirir. Robert Kolejine uyarlanırsa, Robert Koleji Türkçe konuşan Amerikalı yetiştirir.
"Batılı misyonerlerin gayesi, Osmanlıyı hıristiyanlaştırmak değil, dinsizleştirmekti. "
Cemil Meriç, Derin tarih dergisi, Eylül 2018, 78 Nolu sayı, sayfa 102
Sayısı az fakat sesi çok çıkan elit Beyaz Türkler sayesinde de başarılı oldular.
Türkiye üzerindeki devşirme tesiri o kadar ortalığa yayıldıki Robert Koleji yöneticileri bildiri yayınlayıp kendilerinin "masum" olduklarını yayınlamak zorunda kaldılar. 1958 gibi yakın bir tarihte kolej müdürü Türk öğrencilerini milli duygularından uzaklaştırmıyoruz diye basın açıklaması yaptılar.
Can Günörnek, Türkiyenin soğuk savaş düşünce hayatı, sayfa 251
2013 Gezi parkına destek veren Robert Koleji öğrencileri sınavlara giremedilerse, derslerine gitmedilerse Kolej yönetimi tarafından affedildiler. Sınava giremeyenlere yeni sınav hakkı tanındı.
Robert Kolejinin asıl amacının devşirme olduğuna ait itiraf gibi bir misal. Asıl amaçları başka halklara eğitim vermek değildir.
Bir Amerikan devlet belgesinde, 1950-1963 yılları arası Türkiyedeki Amerikan kolejleriyle ilgili bir Amerikan dışışleri bakanlığı belgesinde, istanbulda bulunan Amerikan kolejinin dişilisi(kız koleji) olanıyla ilgili şu bilgiler bulunmaktadır.
"En nüfuzlu kişiler kızlarının körpe yaşlarında ABDnin etki alanına girmelerine izin vermeye istekliler. Burada bu kızların gençlik, gelişim ve selameti bir Amerikan kurumu gözetiminde olacaktır. Açıktırki, okullara gelen bu kızlar her kuşakta önlerine gelen adamların eşleri olacaktır. Ve tabiiki geleceğin liderlerinin de anneleri. "
Can Günörnek, Türkiyenin soğuk savaş düşünce hayatı, sayfa 175
Amerikan kız Kolejini kuran kadın kurucu müdür aynı zamanda çok hızlı bir lezbiyendi. Bu müdür lezbiyenliğin tarihini, Lesbos adasının tarihini yazan bir kitap da çıkarmıştır. Devşirmenin müslüman kadınlar tarafından nasıl yürütüldüğüne dair bir ipucudur.
"Kolej öncelikle bir hıristiyan okuluydu. Okul müfredatında din eğitimi vardı. Ancak öğrenciler kendi dinlerine yönelik eğitime yer verilmiyordu. Sadece protestanlığa dair din dersleri veriliyordu. Diğer bir ifadeyle dini eğitim sadece incile dayanıyor ve dinlerine bakılmaksızın bütün öğrencilerin her gün sabah duasına katılması, her pazar günü sabah ayinde, öğleden sonrada incil okumasında ve geceleri de dini sohbetlerde hazır bulunması bekleniyordu. Ayrıca dini bayramlara ve genç hıristiyan birliğinin faaliyetlerine katılmalarıda mecburi idi. Doğu kiliselerinin üst düzey ruhbanları da kolejin bu mânâda ehemmiyetini kavrayarak Koleje destek veriyorlardı. Ayrıca Amerikadaki kolejlerin önde gelen başkanları Amerikanın Osmanlıdaki büyükelçisi, Doğudaki misyoner teşkilatı ve farklı inançlara sahip ruhbanlar tarafından da gönülden destek görüyordu. "
Evrim şencan, Robert Koleji ve Türk öğrenciler, sayfa 168
1970 yılı. kolej artık Boğaziçi üniversitesi olmuştur.
Hıristiyan beyin yıkama faaliyeti devam etmektedir.
Kolej, elit insanların içinde daha elit bir devrişilmiş insan tabakası yetiştirmek için uğraştı ve başarılı oldular.
Ayten Sezer, Atatürk döneminde yabancı okullar, Türk Tarih Kurumu, sayfa 122
1958 yılında evrim teorisi özel bir ders olarak okutuluyordu. Haftada 2 saat.
Kaynak: Türkiyedeki Amerikan okulları, Süleyman Büyükkarcı, sayfa 72
Cumhuriyetin ilanıyla beraber Robert Koleji din adamlarının çocuklarını ücretsiz burslu olarak kabul etti.
Evrim şencan Gürtunca, Robert Koleji ve Türk öğrenciler, sayfa 119
"Yabancı kolejlerde misyonlarını kendi aralarında bölüştürdüler. Mesela Fransız Saint Josef bürokrat ve özellikle diplomat yetiştirdi. Buna da Galatasarayda eklenebilir. AKP iktidarına kadar Türk dışişleri kadrosunda görevli olan insanların yüzde yüze yakın kısmı öncelikle Galatasaray olmakla ikinci derecede Saint Josef, aşağı doğru gelindiğinde Robert Koleji falan, yabancı kolej mezunlarıydı. Bu anlamda Robert Kolejinin üstlendiği misyon iş adamı yetiştirmekti. Koçların hepsi -Vehbi Koç hariç- Robert Koleji mezunudur. "
Harun Odabaşı, Her okuldan adam çıkmaz, Sayfa 96, sayfa 146
5 mayıs 1949 tarihli Amerikan resmi dışişleri raporu.
"Amerikan Robert Koleji, illerdeki misyoner hastane ve okulları, istanbuldaki Amerikan kız koleji, Amiral Bristol hastanesi gibi eğitim ve hayır kurumları, Türkiyeyle Amerika arasındaki anlayışa önemli katkılarda bulunmuştur. Bunlar aracılığıyla emperyalist olmayan(!?) politikalarımızın bilinmesi sayesinde, sayısı giderek artan Türk genci, bunların bazıları şimdi hükümette nüfuzlu yerlerdedir. Amerikanın liberal geleneğinin hararetli taraftarları olmuşlardır. "
Cüneyt Arcayürek, şeytan üçgeninde Türkiye, sayfa 342
Benim yorumum: inönü yönetimindeki Amerikanın sonradan bizim çocuklar başardı diye bahsettiği insanlar işte bunlar.
"Beyrut ve Kahire Amerikan üniversiteleri ise Arapların Osmanlıya karşı başkaldırışının merkezi oldu. "
Nurdan şafak, Osmanlı Amerikan ilişkileri, Sayfa 196
CıA kuruluşunda görev almış olan Miles Copeland, Devletler oyunu, The game of nations, sayfa 218
Başta bu üniversiteler de kolej olarak kuruldu sonra üniversite oldular. Türkiyedeki paralelliğe bakınız. Bu 3 kolejin kuruluş amaçları da Amerikan derin devleti tarafından ifade ediliyor.
2.dünya savaşı bittikten sonra bağımsız 57 ülke biraraya gelerek San Fransiskoda toplandılar. Bunların aralarında Türkiyede var.
"Beyruttaki Robert Koleji, Beyrut Amerikan üniversitesi ve Kahire Amerikan üniversitesinin ortadoğu elitlerinin yetişmesindeki rollerinin ispatı 1945 San Fransisko konferansına kendi ülkelerinin temsilcisi olarak katılmış olan genellikle dışişleri bakanı yada başbakan üstdüzey seviyede görevli diplomat görevlilerin büyük kısmı, Ortadoğu islam ülkelerinden gelenler, ya Robert Koleji mezunuydu, ya Beyrut Amerikan üniversitesi mezunuydu, ya Kahire Amerikan üniversitesi mezunuydu. "
Kaynak: Bir geleneğin anatomisi, Robert Kolejı, 150 yıllık kollektif, sayfa 37
Said Alpsoyun yorumu : kendi tarlasının taşıyla kendi kuşunu vurma oyunu sadece Türkiyede oynanmıyor. Benim yorumum: ileride muhtaç olunduğu için her islam devletine gönüllü bir ingiliz ve Amerikan valisi atanmıştır.
Kolejlerin bir diğer boyutu da iktisadi müstemleke işiydi.
" Amerikan okullarının tesirleri ve işlerini American Board dış ilişkiler sekreterlerinden James Burton The breaking Turkey kitabında şöyle değerlendirmektedir. Öğrencilerimizden uzmanlık ve bilgi gerektiren işlerde çalışanlar olduğu gibi Avrupanın ve Amerikanın zengin tüccar işadamları vardır. bu insanlar vasıtasıyla fabrikalarımızın ürünleri Doğuya artan oranlarda girebiliyor ve Türkiyenin ürünleride bize ulaşıyor. Türkiyede Amerikan kolejlerini kurmak için ABDden gönderilen para artan ticaret sayesinde yüklü faiziyle geri ödenmiştir. "
Nurdan şafak, Osmanlı Amerikan ilişkileri, Sayfa 196
Kolejlerin başka bir görevi ise ABDnin Doğu ülkelerindeki istihbarat merkezlerinden biriydi.
" Robert Koleji ABD istihbaratının Osmanlıdaki merkeziydi. "
Kaynak: Bir geleneğin anatomisi, Robert Kolejı, 150 yıllık kollektif, sayfa 14-31
Halide Edip Adıvar Robert kız kolejinin ilk mezunlarından biriydi.
20.Yüzyıl başı Amerikan kız koleji Mary Maisberg, Safa Lezoz...
Kaynak: Muzaffer Özeki, Halide Edip ve gerçekler, sayfa 237
Anadoludaki yabancı okullarki bunların yüzde 80i Amerikan okuluydu sayıları 400e ulaşmıştı. Abdülhamit bunlardan 390 tanesini kapattı.
Kaynak: Aydın Talay, Eserleri ve hizmetleriyle Sultan Abdülhamit, Sayfa 168
2.Abdülhamit döneminde Robert Kolejinden mezun olan müslüman Türk 1 tanedir.
Evrim şencan, Robert Koleji ve Türk öğrenciler, sayfa 458, 481
2.Meşrutiyet ilan edildikten ve Abdülhamit devrildikten sonra:
2.Meşrutiyetle beraber kolej, Türk talebe kabul etmeye başladı.
Akdes Nimet Kurat, Türk Amerikan münasebetlerine kısa bir bakış, Sayfa 52
"Cumhuriyet öncesinde Enver Paşa, Robert Kolejinin bir misyoner okulu olduğunu duymuş ve denetlemeye gitmiştir. Denetleme neticesinde Robert Kolejini çok beğenmiş, dahası kardeşi ve oğlunu Robert Kolejine kaydettirmiştir. "
Evrim şencan Gürtunca, Robert Koleji ve Türk öğrenciler, sayfa 93
"1.Dünya savaşında karşı cephelerde yer almasına rağmen Osmanlıyla ABD birbirlerine harp ilan etmediler. Amerikanın Osmanlıya resmen harb ilan etmemesinin sebebi başta Robert Koleji olmak üzere ittihatçıların iktidar olmasıyla beraber yeniden imkan bulup, Osmanlının her tarafında çoğalan Amerikan okullarına halel gelmemesi onların kapatılmamasıydı. "
Kamuran Gürün, Savaşan Dünya ve Türkiye, sayfa 23
Ama diplomatik ilişki kesildi. Nisan 1917de Amerika Osmanlı düşmanlarının, itilaf devletlerinin yanındaydı. Sonra ispanya üzerinden diplomatik ilişki devam etti.
Amerikadaki Osmanlı büyükelçisi, 1917 Nisanında diplomatik ilişkiyi kestiği için Amerikadan resmen özür diledi. Bu özürün bir parçası olarak başta Robert Koleji misyoner okulların hiçbiri kapatılmadı.
Harun Bodur, Kronolojik 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi, sayfa 149
Amerikan savaş gemileri, 1918de, istanbulun işgali sırasında istanbula gelip demirlediler. Toplarını şehire çevirdiler. istiklal savaşı sırasında Robert Koleji müdürünün sözleri şunlardı:
"istanbuldaki Robert Koleji müdürü Doktor Gates dün Associated Press muhabirine verdiği demeçte, Türkiyedeki Ermeni ve Yahudilerin bağımsız birer devlet kurarak örgütlenebilmeleri için, Türkiyenin bir süre başka bir devletin tercihen Amerika birleşik devletlerinin mandası altında tutulması gereklidir."
Osman Ulagay, Amerikan basınında Türk kurtuluş savaşı, sayfa 36,37
şubat 1922nin sonunda istiklal harbinin sonuna yaklaşıldığı zaman, Amiral Bristol, Amerikan dışişlerine görüşlerini şu sözlerle bildiriyor: Tanzimatın bir parçası olarak Osmanlıya getirilen yabancı mallara yüzde 5ten fazla gümrük uygulanamıyor. ABD bu gümrük oranlarının yeni Türkiye tarafından çoğaltılmasını kabul ediyor bir şartla.
"Gümrük ve kapitülasyonlar tavizi pahasına okullarımızı koruyalım"
Kenan Özkan, milli mücadele dönemi Türkiye ABD ilişkileri 1918-1923, sayfa 275
"Cumhuriyet öncesinde Robert Koleji ve benzeri okullarda Türk öğrenci oranı yüzde 10 ile 15 arasındaydı. 2. Abdülhamit devrildikten sonra ittihatcılar iktidarı ele geçerdikten sonra bu oran yüzde 60a çıktı. Cumhuriyet ilan edildikten sonra bu okullardaki müslüman Türk öğrenci oranı yüzde 75 ile yüzde 80 seviyesine ulaştı. " Bugün daha da fazladır.
Murat Akan, Natonun islamla savaşı, sayfa 80
Tek parti döneminde, Ataput döneminde ise Robert Koleji özel himaye altına alındı.
"Devlet görevlilerinin, Robert kolejinin bu tutumuna karşı cevabı çocuklarını Robert Kolejine göndermek ve bu suretle Koleji fiilen desteklemek olmuştur. 1927 yılında Mustafa kemalın manevi kızları Zehra ve Sabihayı ismio denen ACG olan kız kısmı hazırlık bölümüne kayıt ettirdi. ismet inönününde 1923 yılında kardeşini öğrenci olarak yazdırdığı bilinmektedir. "
Evrim şencan Gürtunca, Robert Koleji ve Türk öğrenciler, sayfa 94
"1957 yılında ABD, Menderes hükümetine Robert Kolejini üniversiteye dönüştürülmesine karşılık nükleer reaktör teklif ediyor. "
Kaynak: ilbeyi özer, Demokrat parti dönemi siyasi ve sosyal hayat, sayfa 141
Said Alpsoy bugünden misal vererek Robert Kolejinin kuruluş çizgisini devam ettirdiğini belirtiyor, mesela Kabe resimlerini ayaklar altında almak, Hz. Muhammede küfürlü hakaret, cinsi sapıklığı kurumsallaşarak icra etmek, duvarlara zulüm 1453de başladı sloganı yazmak,
Said Alpsoyun söylediklerine şunu ekleyelim 2010larda başlayan milli Türk savaş teknolojisini desteklemeyen ve katılmayan Türkiyedeki tek üniversite Boğaziçi üniversitesi yani Robert Koleji. Boğaziçine atanan rektöre karşı gelip, başkaldırıp rektörü tanımayan ve devleti boykot eden, derse girmeyen öğretim üyelerinin olduğu, sanki militan gibi davranan öğrencilerin var olduğu üniversite sadece Robert Kolejidir. Kendilerini destekleyen soldan çarklı basın desteğiyle ve boykot sayesinde devamlı kendi reklamlarını yapan Robert Koleji Uzun Adamı bile dize getirmişlerdir ve kendi istedikleri rektörü atandırmışlardır. istediği şekilde kamu arazisini kullanma hakkını kendinde gören Robert Kolejidir. Robert koleji yani bir bakıma devlet içinde devlettir. Robert koleji, Beyaz Türklerden, Ataput sayesinde zenginleşmiş, Türkiyenin bir avuç Boğaziçi ailesi tarafından paraya boğulan, kendilerini sosyalist gösteren fakat ideolojik olarak satılmış, soldan çarklı partiler ve basın tarafından desteklenmektedir. Sol ve çağdaş görünen insanların ideolojileri fakirlikle savaş, Karl Marx'ın mal bölüşümü, herşeyin devlet malı olması falan asla değildir. Ortaklıkları sadece ve sadece islam, Osmanlı düşmanlığıdır, Batı hayranlığıdır, ateist olmalarıdır. Neyse devam edelim
"1964 haziranında Johnson mektubu diye bilinen Georg Boltun inönüye talimatları dolayısıyle
Türk dışışlerine bir ziyarette bulunuldu. Ankarada inönüyle görüşecekken Amerikalı diplomat yanına Amerikan kolejlerinin müdürünü de yanına aldı. "
Doğan Avcıoğlu, Türkiyenin düzeni, sayfa 79,
Robert Kolejinin yetiştirdiği en ünlü devşirme insanlar Halide Edip Adıvar ve Bülent Ecevittir.
1999 Gölcük depreminden sonra ABD başkanı Bill Clinton TBMMye bir ziyarette bulundu ve burada bir konuşma yaptı. Clinton özellikle şunu vurguladı. türkiye ile ABDnin bağları çok eskidir. ABDnin kendi toprakları dışında açtığı tek kolej Robert kolejidir. Ve şu an Türkiyeyi yönetmekte olan başbakan Bülent Ecevit de Robert Kolejinden mezun olmuş bir isimdir. Bütün milletvekili Meclisi bunu bir iltifat olarak kabul etti ve dakikalarca ayakta alkışladı. Ecevitde efendisi olan Clintona saygılarını ifade etti. Bu ziyaret sadece bu merasimle sınırlı kalmadı. Ecevit mezun olduğu Robert Koleji hakkında şunu söylüyor:
Ecevitten Robert koleji güzellemesi:
"Benim demokratik bir ortamda yetişmemde Robert kolejinin mühim bir katkısı olmuştur.
Kolej, Türkiyede daha gerçek anlamda demokrasi yokken, kendi içinde demokrasi işleten bir eğitim kurumuydu. Ben bunu 2.dünya savaşı yıllarında, öğrenciliğimde, anlamıştım."
27 Temmuz 2004 tarihli Milliyet gazetesi
Erol Bilmen, Dış ilişkiler konseyi, CFR, Türk Bilderbergleri, sayfa 242
Robert kolejinin yetiştirdiği, mezun ettiği çok iyi bilinen kişilerin listesi:
"Türk halkına halk adamı, karaoğlan diye yutturulan, oysa Natonun en sadık elemanlarından birisi olan Bülent Ecevit,
ingilizceyi Türkçeden daha iyi konuşan ve başbakanlığı döneminde Genelkurmay askeri savcılığı tarafından hakkında CıA ajanı soruşturması yürütülen Tansu Çiller,
CHPnin efsane genel sekreteri, Abdullah Gülün akıl hocası ve Evanjelik tarikatının Türkiye temsilcisi Kasım Gülek,
Cumhuriyet tarihinin en azılı islam düşmanı, eski başbakanlardan CHPli şükrü Saracoğlunun torunu Rüştü Saracoğlu,
Pasif Türk dış politikasının mimarları sabetay ismail Cem(ipekçi) ve sabetay göçmen Emre Gönensay,
Sanat dünyasının önde gelenlerinden sabetay halide Edip Adıvar,
Halikarnas balıkçısı Abidin Dino,
Haldun Dorman,
Zeki Alasya,
Nobel ödülü alan Orhan pamuk,
iş adamları Feyyaz Berker, rahmi koç, Nuri çolakoğlu, Necati Eczacıbaşı, Mehmet Emin karamehmet, Cem Boyner, Selanikli Ercüment Karacan, Erkut Yüceoğlu, Hüsnü Özyeğin, Suna Kıraç, Alp Yalman, Serdar Bilgili, Cem Kozlu, Ömer Dinçkök, Ömer Koç, ibrahim Betil, ibrahim Onur, sayfalar dolusu mezun listesi vardır. "
Murat Akan, Natonun islamla savaşı, sayfa 56
Yakın tarihte Robert kolejinin ajan yuvası olması ve Doğu Perinçekle bağlantısı şöyledir.
"12 mart 1971 darbesinden sonra güvenlik güçleri terör örgütlerine yönelik bir dizi operasyonlara girdiler. Bu faaliyetler beyanında fabrikatör Perinçekin Türkiye ihtilalci işci partisine yönelik şafak operasyonunu diğerlerinden ayıran önemli bir unsur vardı. maocu kominist bir örgüt. Örgütün başındaki isim Perinçek. Bu örgütün istanbuldaki karargahı bir ingilize aitti. ingiliz uyruklu Hillary Summer Boyd profesör olarak görevliydi. Aşiyandaki bu ev Robert Koleji tarafından bu şahsa tahsis edilmiş bir lojmandı. Örgütün önemli ismi ve istanbul sorumlusu Ferit ilsever, -halen Doğu Perinçeğin kurmaylarından- ve arkadaşları burada kalıyorlardı. Güvenlik güçlerince eve yapılan baskın neticesinde o anda evde bulunan ingiliz profesör ve birkaç örgüt mensubu yakalandı. Daha sonraları Aydınlık gazetesinin sorumlu müdürü olan Aydoğan Büyüközden de yakalananlar arasındaydı. Robert Kolejinde görevli bir ingilize ait bir lojmanda telsizlerle ve başında perukla yakalandı. Ancak Büyüközdenle ingiliz görevli arasında nasıl bir ilişki olduğu o dönemde sorgulanmadı. "
Bülent Orakoğlu, ihanet çemberi, sayfa 102
Aytunç Altındalla yapılan bir sohbette şöyle demektedir. Robert Kolejinin kurulmasında büyük casusuluklar yaşandı. (Kurucu) Hamlin ailesi protestan hıristiyandı. Engin Ardınçın Sabah gazetesinde 17.12.2005 tarihli sola bak köşe yazısı. Robert Koleji başta olmak üzere
nasıl ingiliz ve Amerikan istihbarat merkezlerinin okulları kullandığı. Gene çok değerli hocalarımızdan birisi olan Hillary Summer Boyd un ingiliz Mı5 ajanı olduğu, sonra Robert Koleji başkanı John Scott Everton ın CıA ajanı olduğunu biliyorduk. Bayan Mary daha sonra Dünya Bankasında çalışan yeğeni Zeynepin oğlunun okulu bitirmesinden sonra CıA örgütüne analizci olarak alınmasını istedi.işin ucu izmirde yaşayan Latife Uşakızadegil ailesine kadar uzanıyor.
Mehmet Eymür, Belgeli Yazılar, sayfa 285...
Cumhuriyet Gazetesi'nde şimdi yaklaşık 16 düzenli yazar var. Bunların 7 tanesi Boğaziçi yada Robert Koleji mezunu ve tamamı Amerika'da lisans üstü devam etmişlerdir. Geriye kalanların bir kısmı Üsküdar Amerikan mezunu yada muadillerinden mezun olmuşlardır. Bu gazetenin yalnızca bir yazarı Anadolu'dan çıkmıştır.
Devamı sonraya.