Ortaokul ikinci sınıf öğrencisi iken, Kastamonu'da mahpus olan Bediüzzaman Said Nursî'yle tanışarak onun öğrencileri arasına (1940) katıldı. Bediüzzaman'ı ziyaret eden Abdullah, önce öğretmeni tarafından azarlandı. Hakkında soruşturma yapıldı ve disiplin kuruluna verildi. Sorguya çekilerek ziyaret sebebi soruldu. O da dinini öğrenmek için gittiğini söyledi. Disiplin kurulu tarafından bir hafta okuldan uzaklaştırma cezası verildi.
1952de emniyet (bize baskın yaptılar) bizde ne kadar kitap buldularsa aldılar. Bekliyoruz, bekliyoruz, kitapları vermiyorlar. (Onlar) kitapları vermeyince biz bir istida(dilekçe) yazdık. Hatta o istidayı üstad(Saidi Nursi) Risalei Nurdan ayırmamak Risalei Nur hizmetini bırakmamak için, Risalei Nurun sadakai makbule olduğunu musibetlerin defne(defedilmesine) vesile olduğuna dair bir mektup yazmıştı.O mektubu aynen yazdık emniyet müdürlüğüne götürdük. Zübeyir Gündüzalp, Hüsnü Bayramoğlu ve ben, üçümüz. Emniyet müdürü (dilekçeyi aldı, baktı) ya siz istida yazmasını bilmiyormusunuz. Dilekçe bismillah diye başlıyor. (Müdür) böyle olmaz dedi.Okudu, okudu, mektubun metninde, Risalei Nuru okutmazsanız, toplatırsanız şöyle zarardır, böyle zarardır.Memlekete, millete zararı olur,falan diye (cümleler vardı.)Emniyet Müdürü: Siz bizi tehdit ediyorsunuz dedi.Bu Bediüzzaman tehlikeli adamdır, fazla yaklaşmayın, ayrılın bu adamdan. Zübeyir (Gündüzalp) abi dururmu? Müdür bey sen ne diyorsun dedi ya, Bediüzzaman bizi parça parça doğrasa biz Bediüzzamandan asla vazgeçmeyiz. Onun söyledikleri hep doğrudur, dedi. Öyle deyince adam kızdı, çekti gitti. Ifademizi almadı, rapor, mapor yazmadı. sonra biz valiye istidad yazalım dedik. Kitaplarımızı istiyor, vermiyorlar.Bizle alakası yok savcılığa gidin dediler.SAvcılığa gittik. Savcınn 3 yardımcısı bizi ifadeye çektiler.Sual sordular uzun uzun biz cevap verdik. Bir şey bulamadılar.Sonra bizi tevkif ettiler(tutukladılar).Herhalde hükümete isyan saydılar. Ne kadar yattık bilmiyorum.
... (Hapishanede Abdullah Yeğin ve arkadaşları öğrendikleri Islamla ilgili dersleri öbür mahkumlara tebliğ ettikleri zaman diğer mahkumların en sevdiği kişiler olurlar ve Saidi Nursinin talebelerini himayesi altına alırlar.)
... Hapishanede öyle adamlar varki. Adam öldürmüş. Gardiyanı susturuyorlar. Katil adamlar demişlerki gardiyanlara bu talebelere dokunursanız bakın biz kaç tane adam öldürdük. Burada da cinayet çıkar, katiyyen dokunmayacaksınz. Hatta bize ayrı bir oda verdiler.
.... Saidi Nursiyi Urfadan terkettirmek için kasten bizim davamızı birleştirdiler. (Sonra) ıspartaya vardık. (ıspardaki bizim davamıza bakan) Savcı dediki sizi niye tevkif ettiler? dedi.Böyle,böyle, biz alınan kitaplarımızı geri istedik. Yav dedi savcı bu suç değilki dedi. Ben o kitapları okudum dedi. Kitaplarda suç yok dedi. Sizin bu tevkifiniz yanlış. ben sizin tahliyenizi isteyeceğim dedi. Savcı oraya(bizi tutuklatan mahkemeye) biz bu talebelerin sadece evraklarını istedik kendilerini niye buraya(ıspartaya) gönderdiniz diye soruyorlar. Cevap vermediler. Bir ramazanı ısparta cezaevinde geçirdik. Ramazan ayı gelmiş. Hapishanede imam yokmuş teravih namazı kılacağız dediler hapisler(mahkumlar). Sen kıldır dediler bana, 1 ay ısparta cezaevinde namaz kıldırdım. Cezaevi müdürü Nurcuları sevmezmiş.Neyse 1 ay sonra bizi bıraktılar. mahkemeyede çıkmadık.
.... Bedüzzaman Said Nursi 1960da Urfada ölür. Üstad(Bedüzzaman Said Nursinin) mezarını yıktılar. Ben bunu duyunca gizlice Urfaya gittim. Arkadaşların birisinin evine ziyarete gittim. 20 gün kadar gizli kaldım(orada).Üstadımızın mezarını yıktılar, (ölüsünü) nereye götürdüler belli değil.20 gün sonra çıktım. Evden bir dışarı çıkayım ne var ne yok acaba? baktım karşımda beni takip eden o zamanki polisin birisi. Bana dediki sen ne geziyorsun burada? Sizin buraya gelmeniz yasak. hemen telefon ediyor, valiye, emniyete. Hapsedin diyor. Aldılar götürdüler(beni) askeri cezaevine. Ali Rifat Efendi diye bizimle alaka olan bir adam vardı. Onuda hapsettiler beraber. Bir ay hapiste kaldık. Hiç ses yok, ne oldu, ne ettiler. Üstad nereye gitti hiç haberimiz yok. Ondan sonra hapisten çıkardılar. dedilerki: Gideceksin burdan(Urfadan). Gitmezsen tekrar hapsederiz dediler.Zaten biz orayı terketmeden evvel askeri savcıya sorduk bzim kitaplarımız geri iade eden, bizi serbest bırakan askeri savcı, bütün kitaplara bakmış, bizden aldıkları bütün eşyalarımızı muhafaza ediyorlar. Ben dedi sizde bir suç görmüyorum, siyasiler (siyaset adamları) bunu abartıyorlar. Biz savcıya bize git diyorlar sen ne diyorsun diye sorduk. Savcı akerin vazifesi emir vermektir. Siz şimdi gidiverin sonra gelirsiniz.Ortalık düzelince falan dedi. Biz o şekilde oradan ayrıldık.
.....